BU OKUNAN ŞEYİN ADI NE?

 Ertuğrul Kaan Yıldırım

(TBMM Tutanağından, 30.01.2024, 28. Dönem 2. Yasama Yılı 54. Birleşim 3. Oturum,
https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/SonTutanak)


Can Atalay'ın Milletvekilliğinin Düşürülmesinde 'Kesin Hüküm' Düğümü

30 Ocak 2024 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanvekillerinden Bekir  Bozdağ, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay milletvekili Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin yazısını genel kurulda okuttu. Atalay veya herhangi bir milletvekilinin, Anayasa'nın 85. maddesi doğrultusunda 7 gün içerisinde düşme kararının iptali için AYM'ye başvurması bekleniyor.

Bahsi geçen maddenin ilk cümlesi şu şekilde: "Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir." Bu düzenleme uyarınca milletvekilliğinin düşmesi açısından AYM'ye başvuru yolunun düzenlenmediği tek bir fıkra var: "Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur." Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinde bu istisnai fıkra dayanak gösterildi. 

Esasında ikinci fıkra ile diğer fıkralar arasında ayrıma gidilmesinin sebebi gayet sarih: Diğer tüm hallerde milletvekilliğinin düşürülmesi için meclisin bir 'karar' alması bekleniyor, dolayısıyla bir meclis kararının yargısal denetimi için başvurulacak mercinin olması hukuk devletinin gereği. Lakin, ikinci fıkradaki hallerde kesinleşmiş bir mahkeme kararı söz konusu ve bu kararın 'okunması' ile milletvekilliğinin düşmesi açıklanmış oluyor. İşte bu durumda kesin hüküm giymiş bir milletvekilinin AYM'ye başvuru yapmasına en basit tabirle 'gerek duyulmamış' denebilir. Fakat önümüzde hemen iki büyük hukuki sorun beliriyor: 1.) AYM'nin yeniden yargılanmasına karar verdiği Can Atalay hakkında kesin bir hüküm var mı? 2.) Bir milletvekili, hakkında kesin hüküm bulunsa dahi 2010 sonrası dönemde getirilen bir anayasal hak gereği AYM'ye bireysel başvuruda bulunabilir ve hakkında ihlal kararı verilebilir. Dolayısıyla milletvekilliği düşürüldüğü için itiraz edemese dahi kesin hükmü AYM'ye (ve AİHM'e) taşıyarak milletvekilliği statüsünü tekrar kazanabilir. Nitekim Ömer Faruk Gergerlioğlu davası bu iki başlık için de önemli bir emsal teşkil ediyor.

17 Mart 2021 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi konusundaki tezkere okunmuştu, bunun üzerine milletvekili Erol Katırcıoğlu AYM'ye başvurarak "milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesini" talep etmişti. Mahkeme, oybirliğiyle  verdiği 3 sayfalık kısa gerekçeli kararında Katırcıoğlu'nun talebini reddetti. AYM'ye göre, "Anılan madde uyarınca istifa, milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar etme ve devamsızlık hâllerinden biri sebebiyle milletvekilliğinin düşmesi için Meclis Genel Kurulu tarafından bu hususta bir karar alınması gerekmekte iken kesin hüküm giyme veya kısıtlanma hâli söz konusu olduğunda milletvekilliğinin düşmesi için Genel Kurul tarafından karar alınması koşulu aranmamakta, sadece ilgili milletvekili hakkındaki kesin hükmün Genel Kurula bildirilmesi biçimindeki usulün yerine getirilmesi yeterli olmaktadır." Dolayısıyla, "kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi suretiyle gerçekleşen milletvekilliğinin düşmesi hâli, Anayasa’nın 85. maddesi kapsamının ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin inceleme görev ve yetkisinin dışında kalmaktadır."

85. madde kapsamındaki iptal istemini reddettikten sonra AYM, Gergerlioğlu'nun yasama dokunulmazlığından yararlandırılmayarak, yani milletvekili seçildikten sonraki dönemde hakkında yürütülmekte olan bir davada durma kararı verilmeyerek, kesin hüküm giymesinin hukuka aykırı olduğuna karar verdi ve Gergerlioğlu'nun milletvekilliğine dönmesinin yolunu açtı. Şimdi Can Atalay başvurusunda tam tersi bir döngünün içerisinde gibiyiz. AYM, Can Atalay'ın milletvekili seçilmesine rağmen yargılamasının devam ettirilerek hüküm giymesinin hak ihlali teşkil ettiğini belirtti ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için yerel mahkemeye yazı yazdı. Üstelik iki defa ihlal kararı verilmesine karşılık AYM'nin kararlarının gerekleri yerine getirilmedi. Can Atalay özgürlüğüne kavuşamadığı gibi Yargıtay’ın sözde-kesin hükmü okunarak milletvekilliği düşürülmüş oldu.

Meclis başkanvekilinin attığı bu adımın ardından AYM'nin yüzleşmek zorunda olduğu derin bir sorun bulunuyor. Bir mahkemenin kararının adına kesin hüküm demesi o kararın kesin hüküm olduğu anlamına geliyor mu, gelmiyor mu? Gergerlioğlu kararlarında 85. madde yönünden yaptığı incelemeyi işlemin adıyla bağlı kalarak geri plana iten ve esasen bireysel başvuruda verdiği ihlal kararıyla hukuki sorunu çözen Mahkememiz, daha çetin bir davayla karşı karşıya. Can Atalay (3) kararında belirttiği üzere, hukukumuzda “Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyulmaması şeklinde bir karar türü” bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yargılama kararına uymamak suretiyle verilen bir kesin hüküm kararı da bu nedenle bir kesin hüküm niteliğini haiz olamaz. AYM, ortada 84/2. maddesi uyarınca verilmiş bir karar yoktur diyerek davayı usulün ötesine taşıyarak esastan görmek zorunda.

"Önüne gelen kanunun veya kararın nasıl adlandırılmış olduğuyla bağlı kalmaksızın denetlemek" denince hemen akla AYM'nin OHAL Kararnameleri hakkındaki içtihadı geliyor. 1991 yılındaki içtihadından dönerek "bir işlem  OHAL KHK'si olarak adlandırılmışsa, bunun esasına girerek işlemin gerçekten de OHAL KHK'si niteliği taşıyıp  taşımadığını tartışmak yetkim değil" diyen AYM, bu defa da "kesin hüküm nedeniyle milletvekilliğinin düşmesi deniyorsa bu işlemin içeriğine girip ortada gerçekten bir kesin hüküm bulunuyor mu tartışması yapamam" mı diyecek? Eğer böyle bir adım atacak olursa Can Atalay hakkında vermiş olduğu iki ihlal kararına gözlerini kapatacak. AYM'nin 2016 tarihindeki OHAL KHK'si içtihadı ve 2021 tarihli Katırcıoğlu'nun iptal talebinin reddine dair kararı ciddi bir sınanmadan geçecek. Mahkeme'nin geçmişteki hukuki muhakemesinin zayıflığı artık tamamen ortaya çıkmış durumda, bu nedenle ısrarcı olmayıp özgürlükleri ve daha da ötesinde anayasanın varlığını müdafaa eden sağlam bir içtihat geliştirmek zorunda.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANAYASA HUKUKUNU TARİHSEL OLARAK ÖĞRETMEK*

Yargı Erki: Demokrasinin İmtihanı

HUKUKUN PLANLAMA KURAMI