Anayasal Rejim Krizini Düşünmek

Yönerge 

Okuyacağınız metin, iki yazar tarafından karşılıklı olarak yürütülen bir düşünme egzersizi niteliğindedir. Yazarlar, metnin yazılması sırasında aldıkları notları birbirlerine sunmakta ve metni parça parça geliştirmektedirler. Dolayısıyla tamamlanmamış ve geçici hipotezlerle kurgulanmış bu metin konuşan ve tartışmaya davet eden bir hüviyet taşımaktadır. Bu metne referans verilmemesi rica olunur. Metnin kamuya açılması, IoJ blogunun güncel anayasal gelişmelere ilişkin çok sesli bir forum niteliği kazanmasına dönük bir çabayı ifade etmektedir.

* Kırmızı kısımlar: bir yazar tarafından önerilen metin

** Mor kısımlar: diğer yazar tarafından önerilen metin

** Üstü çizili kısımlar: diğer yazar tarafından reddedilen metin

*** Dokunulmamış kısımlar: Onaylanan metin

[dd/mm/yy - öneri tarihi, dd/mm/yy - onay tarihi]


ABD'de yazılı metnin ilgası etkisiz kılınması ve başkana yaşayan anayasacılığın coşkusu altında toplumsal sözleşmeyi her bir gün için yorumlama yetkisinin verilmesi popülist liderlik, otoriterleşme, anayasasızlaşma olgularında yeni bir kilometre taşı teşkil ediyor. Bir anayasal krizin olduğunun anlaşılması ancak batı demokrasilerinin tabu alanı olan, bütçe yetkisinin ihlali ile ayyuka çıkabildi. Ancak artık sadece marjinal yazarlara has olmayan bir görüş olarak olanın, bir anayasal krizden öte bir rejim krizi olduğu iması,  erklerin tamamen yürütme erki lehine ilgası manevrası ile gerekçelendirmeye başladı. 

[15.02.2025-]

Bilindiği üzere, ABD'de anayasanın yorumlanmasında iki hâkim yaklaşım bulunmaktadır: muhafazakâr hukukbilim hareketi tarafından ortaya atılan ve metnin anlamını yürürlüğe girdiği ana sabitlemeyi vaat eden orijinalizm ile metnin anlamının toplumsal ihtiyaçlara ve beklentilere göre belirlenmesi gerektiğini, günün koşullarının ve değişen yargılarının göz ardı edilemeyeceğini savunan ilerici yaşayan anayasacılık. Ne var ki, orijinalizm, artık neredeyse resmi yorum metodu ilan edilip kimi davalarda (Bostock v. Clayton County) liberal ve ilerici hukuki sonuçlar yaratabilecek ölçüde farklı varyantlarıyla akışkan hale geldikçe, yeni muhafazakârlar, MAGA hukukçuları kendilerine daha el değmemiş ve kolaylıkla içinde oynayabilecekleri bollukta bir hukuki yaklaşım aramaya başladılar. Yaşayan anayasacılık bu açıdan işlevseldir. Nasıl ki orijinalizm liberal anayasa hukukçuları tarafından dönüştürülüp ehlileştirildiyse, tersine bir faaliyetle, yaşayan anayasacılık otokratın hizmetine sunulacak şekilde yabanileştirilebilir. Buna göre, anayasal metin ve pratik toplumun ihtiyaçlarına ve değişen koşullara göre yorumlanırken artık toplumun neye gereksinim duyduğunu ve ne yöne doğru sevk edilmesi gerektiğini belirleyecek nihai otorite yürütme erkinin, yani başkanın, kendisi olmaktadır. Yargıçların meşruiyeti başkanın kararnamelerinin, direktiflerinin hayata geçirmeleri sırasında bunlara engel teşkil etmemelerine, hatta bunların uygulamasına yol gösterip önlerini açmalarına bağlıdır.

[16.02.2025-]

Geçtiğimiz günlerde New York Times'ta yayınlanan bir makalede, Trump'ın Beyaz Saray'daki ikinci dönemine başladığı ilk günlerde çıkardığı geniş kapsamlı kararnamelerle birlikte artık anayasal bir krizin içerisine girildiğinin inkar edilemeyeceği belirtilmekteydi. Yüksek Mahkeme, Trump'ın kuvvetler ayrılığını yerle bir eden, anayasal hakları yürütme eylemiyle ortadan kaldıran kararnamelerinin anayasal denetimini nasıl gerçekleştirecektir ve mahkemelerin anayasa aykırılık kararlarına yürütme erki uyacak mıdır? Mahkeme'nin, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden beri her zaman için dikkat kesildiği husus, yerine getirilemeyecek, yani muhataplarını bağlayamayacak ve göz ardı edilmeye yol açabilecek bir karar vermekten kaçınmak olmuştur. Yargıçlar için belki de en korkulacak durum, yanlış bir karar vermek değildir, kararlarına bizzat meşru kamu otoriteleri tarafından uyulmadığına ve bunların hukuki dünyada sonuç doğurma kudretinden yoksun bırakıldığına şahit olmaktır. 1832'de başkan Andrew Jackson'ın istihza ile şöyle dediği rivayet ediliyor, "[baş yargıç] John Marshall kararını verdi, şimdi bırakın da uygulasın bakalım." Trump'ın şövalyesi J.D. Vance, hayranlıkla anlatıyor bu nükteyi, eğer başkan Trump'ın karşısına bir yargıç çıkacak olursa, başkanımız ülkesinin önüne dikilmeli ve yargıç kararını vermiş, uygulasın da görelim bakalım, demeli. Dolayısıyla yargıçların geçmişte verdikleri kararlar, sadakat göstermeleri gereken anayasal metinler ve bu metinlerin anlamlandırılmasında başvurulan doktrinler gibi bir dizi gelişmiş yerleşik standartların ciddi bir şekilde sarsıldığı ana tekabül ediyor anayasal rejim krizi. Yargıçların kararına uyulmalıdır şeklindeki önerme içten içe şuna dönüşür: Yargıçlar uyulabilecek türden bir karar vermelidirler. Ancak önermeye biraz daha yaklaştığımızda parıldayan şey daha serttir: Yargıçlar, otokratın veya tiranın uymaktan keyif alacağı, en azından rahatsızlık duymayacağı, türden bir karar vermelidirler.

[17.02.2025-]

Pek serinkanlı sağcıların sakız yaptıkları o 'histeriye' bir anlık kapılıp, sonda utangaç bir bilgiçliğin arkasına saklanmaksızın önden söyleyelim: Gördüğümüz bu olgu tiranidir ve öyle değildir. Anayasal gelişmeler tarihinin zorunlu sonuçlarının ağırlığı altında biliminsanı, olanları anayasal rejim içerisinde anlatma zahmetine niye girsin. Ancak meseleyi berraklaştırmak adına diyelim ki karşımızdaki mutlak anlamında tirani, bu doğru bir saptama mı peki? Tek'in sadece tek olduğu için keyfine göre yönettiği unsurları bulacağız, bunu da başka bir amaç uğruna ya da üstü ve altındaki yasalara göre değil kendisi öyle buyurduğu için yapıyor olacak. Günümüz manzarasında Trump'ı tiran kabul edelim ve nelerin eksik olduğunu bulalım: Trump milletlerarası hukuku umursamıyor ve Gazze'yi işgal etme planını ortaya koyuyor, Ukrayna savaşında kazananın tamamen kazanacağı bir çözümle çıkıp geliyor, iç politikada ilk 100 gün hedefine her bir gün bir rubicon geçerek yaklaşıyor. Kişileri umursamadığı (ulusal ve uluslarası aktörler, sermayedarlar vs) her durumda başka iradelerin sultası altında olmadığını kanıtlarken kuralları ihlal ederek (hukuk, gelenek, teamül, etiket, etik vs) genel iradeleri de yadsıyor. Evet, bu apaçık tirani olmalı.

Öyleyse, muhafazakar hukuk devriminin, maksimalist yürütme erki kuramlarının lüzumu ne? Başkan niye II. Madde ile yetkilerini gözümüze sokuyor veya Seila Law içtihadı neden bir kısıt teşkil eder gözüküyor? Pozitif hukukun gözünün kesmediği yerde, geçerliliği meşruiyete dayandırabileceğimiz o ince aralıktan baktığımızda, gündelik politikada neden USAID'nin ilgası gönderilen $50 milyonluk kondom ile açılıyor, Kongre'nin bütçe yetkisini elinden almadığı meselesine girmeksizin yapılan kesintiler mevtalara yapılan ödemeler bahsi ile sloganlaşıyor ya da Eric Adams uzayan tasması ile salınıveriyor.

[19.02.2025- Bu iki paragrafa tamamıyla şüpheci kalıyorum. 19.02.2025]








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANAYASA HUKUKUNU TARİHSEL OLARAK ÖĞRETMEK*

Yargı Erki: Demokrasinin İmtihanı

HUKUKUN PLANLAMA KURAMI